Bazen insanlar bana “ne kadar zamandır yazılımcısın?” diye soruyor. İçimden “klavye tuş sesine ninni diye uyuyan biriyim, daha ne olsun?” demek geliyor. Ama dışarıdan bakıldığında sadece bir yazılımcıyım. Gerçek şu ki, yazılım benim için bir meslek değil, yaşam tarzı. Hatta itiraf edeyim: Kod yazmadığım bir gün, eksik yaşanmış bir gün gibi geliyor.
Hayatım boyunca teknolojiyle uğraşmak, yalnızca bir tercih değil, doğal bir akış oldu. Sürekli güncellenen, sürekli gelişen bir dünyada, durağan kalmak bana göre değil. Yeni çıkan bir framework gördüğümde gözlerim parlıyor. Tarayıcı konsolu açmak, sabah kahvesi kadar etkili benim için.
Hem ön yüzde hem de arka planda çalışmayı seviyorum. Yani hem perdeyi çekerim, hem sahneyi kurarım, hem de spot ışığını nereye koyacağımı bilirim. Kod yazarken estetik de önemli benim için; sadece çalışması değil, zarif çalışması gerekiyor. Hem fonksiyonel, hem şık. Hani hem pilavı tane tane yaparsın ya, hem de üstüne güzel bir sunum? İşte öyle.
Çalışma stilim biraz alışılmışın dışında. Çünkü ben de alışılmışın dışında bir hayat yaşıyorum. Uzun saatler bilgisayar başındayım ama bu beni yormuyor, aksine rahatlatıyor. Bazıları dışarı çıkınca kafasını boşaltır, ben kod yazınca sakinleşirim.
En çok sevdiğim şeylerden biri, bir problemi çözmenin verdiği o tatmin hissi. Bir bug’ı yakaladığımda, sanki dedektiflik yapmış gibi hissediyorum. Hele o çözüm bulunduğu an? Küçük bir zafer.
Yıllar içinde çok şey öğrendim, ama hâlâ her gün “acaba daha iyi nasıl yaparım?” diye soruyorum kendime. Çünkü iyi bir yazılımcının işi hiçbir zaman tam bitmez.
Eğer teknolojiden, yazılımdan ya da sadece iki satır geek muhabbetinden hoşlanıyorsan, buradayım.
Kod kadar net, CSS kadar tutarlı ve JSON kadar sade bir şekilde: Tanıştığımıza memnun oldum.